5 Nisan 2014 Cumartesi

Dışlayıcı Laiklikten Dışlayıcı Sünniliğe

Yazmam gereken bir makale için kaynak araştırması yaparken Dr. Ahmet Kuru'nun Pasif ve Dışlayıcı Laiklik kitabına rastaldım, kitapta ki analizler ve karşılaştırmalı çalışmaları çok başarılı buldum. Bu kitaptan edindiğim bilgiler ışığında Türkiye de 1980'lerden günümüze yükselen siyasi islamı ve AKParti'yi çözümlemeye çalıştım.

Ahmet Kuru kitabında Türkiye de ki laiklik modeli için" dışlayıcı laiklik" tabirini kullanmış, bu tabir hoşuma gitti, kendisinin referans noktaları "dini okullar","dini sembollerin kamu alanında kullanımı" ,"resmi devlet rejimleri","dini ifade özgürlükleri"...

Türkiye'de dinin siyaset aracı olarak kullanılmasının ve başarılı olmasının en önemli nedeni uygulanagelen dışlayıcı laikliktir. Uzun yıllar Türkiye'de rejime karşı tehdit olarak algılanan "din", keskin laik uygulamalar ile kontrol altında tutulmaya çalışılmıştır. Bu durum muhafazakar Anadolu insanın yeni rejime eklemlenmesine engel olmuştur. 1980 darbesinden sonra birleştirici unsur olarak kullanılan din ile siyasi islam yükselişe geçerken, pek çok imam hatip, dini gazete-dergi-tv kanalları, muhafazakar siyasi oluşumlar ve dini aydınların sayısı neredeyse üç katına çıkmıştır.  Sürekli ezildiği, yoksayıldığı duygusuna sahip olan muhafazakar kesim, gelişen süreçte değişen dengeler ile bugünkü iktidar sahiplerinin oy kitlesini oluşturmaktadır. AK Parti Türkiye de ki durumu çok iyi analiz etmiş , ve bu ezilmişlik yoksayılmışık üzerine insanların manevi duygularını çok iyi sömürmeyi başarmıştır. AKparti'yi destekleyen pek çok kişinin söylemi " ezanımızı dinletmediler, başörtümüzü giydirtmediler, dinimizi yaşatmadılar" a dayanmaktadır. Bu söylemler üzerine başarılı manevi sömürü siyaseti yapan AKparti popülerist politikalarıyla milyonlara ulaşmayı başarmıştır.

Şuan Türkiye de keskin dışlayıcı laiklikten, sünni merkezli dışlayıcı siyasete geçiş söz konusudur. İktidar sahipleri televizyon kanallarında öldürülen "sünni" bebekler için gözyaşları dökmekte bu durumu ciddi bir propaganda aracı olarak kullanarak dini kimlik vurgusu ile halkın algısını şekillendirmektedir.

Dinin kamusal alanda liberalleşmesi ancak iktidarın farkı kimlikleri kabulü ile mümkündür, ne yazık ki uygulanagelen siyasette bu durum imkansızlaşmaktadır. Her geçen gün toplumda kutuplaşma derinleşmekte insanlar daha da radikal noktalara kaymaktadır. insanlar takım tutar gibi parti tutmaya başlamıştır. Bir yanda laiklik elden gidiyor paranoyasina sahip milyonlar diğer yanda farkliliklari yoksayan sünni merkezli politikalar sadece nefret ve şiddeti beslemektedir. Bir an önce kucaklayıcı ve birleştirici bir yol bulunmassa toplum da ki kutuplaşma daha da derinleşecek ve geri dönüşü olmayan ağır sonuçlar getirecektir.https://plus.google.com/+EzgiKazak06/posts