1 Ağustos 2017 Salı

Şekersiz Hayat - Una vita senza zucchero

Türkçe

Tam olarak hatırlamıyorum kaç sene önce işlenmiş şekeri hayatımdan çıkarmaya karar verdim. Kolay değildi, şekeri tamamen hayatımdan çıkardım, sonra yeniden başladım sonra yeniden bıraktım şuan küçük kaçamaklı şekersiz denebilecek bir hayatım var.
Erasmus dönüşü sonrası girdiğim "post-erasmus" depresyonu ile çok sağlıksız beslenmeye ve dolayısıyla kilo almaya başlamıştım, bu duruma bir dur demek gerektğini farkettiğim de Canan Karatay'ın kitaplarını okurken buldum kendimi. Kendisinin şekeri "beyaz zehir" olarak tanımladığını bilmeyen yoktur sanırım:








Sonrasında izlediğim That Sugar Film "işlenmiş" şekeri hayatımdan gerçekten çıkarmam gerektiği yargısına varmamı sağladı ve daha da bilinçlendim. İşlenmiş şekerin aslında hayatımızın her köşesinde olduğunu gördüm, Tuzlu olarak sınıflandırdığımız cipsler, hazır makarna sosları, paketli tuzlu krakerler, meyveli yoğurtlar dahil her yerdeler ve biz farkında olmadan bizi zehirliyorlar. That Sugar Film'de olayın "büyük şirketler" kirli yüzü net bir şekilde gösteriliyor, izleyin.

Şekerin özellikle "duygularımız" üzerinde biz farkında olmadan yarattığı etkiyi gördüğümde bu durumdan çok etkilendim. Gün içinde şeker tüketimi sonrasında aniden salgılamaya başladığımız mutluluk hormanları sonrasında ani duygusal çöküşlerimiz bir kaç saat sonra yeniden şeker tüketme ihtiyacımızın doğması ve farkında olmadan beynimizin bu hisle yönetilmesi , kendimizi bir anda halsiz hissedişimiz! Korkutucu!

İşlenmiş şekeri bırakmak kolay değil, ilk hafta baş ağrıları, halsizlik, duygusal çöküşler olması çok normal, çünkü bu bir bağımlılık ve bundan kurtulmak ilk aşamada kararlılık ve azim gerektiriyor, fakat sonrasında bu his her geçen gün azalıyor. Sorun çevremizde ki uyarıcılar aslında, katıldığımız partiler, misafirliklerde ikram edilen tatlılar, cipsler, bisküviler..elbette bütün bunlara hayır diyebilmek hiç ama hiç kolay değil! Arkadaşlarımızın bir parça tatlı birşey olmaz demesi durumu daha da komplike hale getirebiliyor. KARARLI olmak ve bize yapılan bu bir taneden birşey olmaz durumundan kurtulabilmek için şekerin beyaz bir ZEHİR olduğu gerçeğini aklımımızdan çıkarmayıp bu gerçeği her yerde dile getirebilmek çok önemli! 

That Sugar Film'i türkçe altyazılı olarak bulabilirsiniz, izleyin bana hak vereceksiniz.


Italiano
Non ricordo quanti anni fa ho deciso di eliminare lo zucchero raffinato dalla mia vita.., Non e stato facile, ho smesso una volta poi ho ricominciato ed infine ho smesso di nuovo. Attualmente ho una vita senza zucchero però con alcune piccole scappatelle.

Dopo esser tornata dall' Eramus, avevo la cosiddetta"depressione da post-Erasmus"ed ho iniziato a mangiare cibi malsani e di conseguenza ho messo su peso. Quando ho capito di fermarmi, mi sono ritrovata leggendo Canan Karatay, che è una famosissima dottoressa ed ha scritto molti libri sulle abitudini alimentari in Turchia. Secondo lei, lo zucchero raffinato è un "veleno bianco".
Successivamente, ho visto il film "That Sugar Film" che ha cambiato radicalmente le mie opinione a riguardo dello zucchero raffinato. Ho scoperto che lo zucchero raffinato è ovunque nella nostra vita,le cose che sono classificate come salate contengono anche questo veleno! Le patatine, i biscotti, lo yogurt con frutta... "That Sugar Film" mostra la brutta faccia dello zucchero raffinato prodotto dalle multinazionali.

Quando ho visto l'effetto dello zucchero sulle nostri emozioni, sono stata molto colpita. Nello stesso giorno, dopo aver consumato dello zucchero, ho notato come le nostre emozioni cambiano e ci sentiamo più felici... e poi sentiamo le nostre emozioni collassare, che cosa orribile! Lo zucchero manipola il nostro cervello.
Smettere con lo zucchero non è cosa facile; dopo aver smesso, la prima settimana si ha mal di testa e ci si sente stanchi. Questo è normale perché è una dipendenza e bisogna essere decisi e risoluti! Penso che il problema sia quando partecipiamo ad una festa, un compleanno o un meeting. Qui sono sempre offerte cose dolce e dire no non è facile! Dobbiamo sempre essere decisi e ricordare che lo zucchero è il veleno bianco!
Vi raccomando di vedere " That Sugar Film", così potrete capire meglio cosa intendo.








19 Haziran 2017 Pazartesi

Non posso più perdere tempo in cose che non mi va di fare ( Italiano- Türkçe )

Italiano

Ho già scritto un articolo (in lingua turca) riguardante il film “La Grande Bellezza” ed ho condiviso con voi come sia rimasta impressionata da questo film. Siccome ho deciso di scrivere ogni giorno un breve articolo in italiano e in tedesco, vorrei condividere con voi in italiano (ci provo :) ) la scena più impressionante per me. 

Ecco qui il link :  Non posso piu perdere tempo


Jef dice nell'ultima scena dal video: "…..la più sorprendente scoperta che ho fatto subito dopo aver compiuto sessantacinque anni è che non posso più perdere tempo a fare cose che non mi va di fare..." 

Qualche volta, dobbiamo fare cose che non vogliamo come se si trattasse di una situazione immutabile; ovvero pensiamo che sia immutabile forse perché rappresentano degli obblighi per noi o perlomeno gli reputiamo tali.

La vita può portarci a questo punto: “credere", o meglio"credere di cambiare", e scappare dalla situazione che ci fa infelice e seguire il “CARPE DIEM”. Ma attenzione, il Capre diem non significa vivere il momento ma significa vivere come desideriamo o almeno cercaredi vivere come vogliamo. 
Se non voltiamo la pagina e non facciamo nulla per noi, siamo intrappolati e rimaniamo in un mondo infelice, dove riusciamo solo a lamentarci.

Mi raccomando vedete il film



Türkçe 

Daha önce La Grande Bellezza - Muhteşem Güzellik-  ile alakalı kısa bir yazı yazmış filmden ne kadar etkilendiğimi sizlerle paylaşmıştım, şimdi yeni aldığım bir karar ile her gün kısa İtalyanca, Almanca yazılar yayınlayacağım için burada da filmin beni en çok etkileyen kısımlarından birini paylaşarak özetle neden çok etkilendiğimi ifade edeceğim.

Non posso più perdere tempo  ( linke tıklayarak 3 dk'lık videoyu İtalyanca olarak izleyebilirsiniz. )

Jef'ten son sahne de duyduğunuz cümle şu şekilde çevrilebilir " 65 yaşına girdikten bir kaç gün sonra keşfettiğim en önemli şeylerden birisi zamanımı daha fazla yapmak istemediğim şeyler için harcayamayacağımdı"

Bazen koşullar gereği hayat bize yapmak istemediğimiz şeyleri yaptırabiliyor, değişitiremediğimiz , ya da değiştiremeyeceğimizi düşündüğümüz durumlar da istemeyerek de olsa görevimiz olduğu yada kendimizi zorunlu hissettiğimiz için istemediğimiz şeyler yapıyoruz.
Evet hayat bizi bu noktaya getirebilir, ama çoğu zaman "inanmak" yani durumu değiştirebileceğimize inanmak ve bizi mutsuz eden şeylerden uzaklaşmak ya da en azından uzaklaşmaya çalışmak değil mi " carpe diem" anı yaşamak demek değil işte yaşamak istediğini yaşamak - ya da yaşamaya çalışmak. Eğer biz kendimiz için harekete geçmessek, sadece istemediğimiz bizi mutsuz eden o dünya da şikayetlenip durmaya daha da mutsuz olmaya devam ederiz.

Bu filmi izleyin :)



18 Haziran 2017 Pazar

Italiano, italienisch, e, und tedesco, Deutsch

Ciao a tutti, belli e brutti!
Onestamente sono un po’ pigra! Nonostante usi l’Italiano durante il mio lavoro non miglioro mai il mio livello di conoscenza di questa lingua, poiché uso sempre gli stessi termini,. Ho deciso di scrivere ogni giorno almeno un breve l’articolo, non solo in italiano ma anche in tedesco. Desidero intensamente di migliorare il mio livello di italiano e tedesco. I miei colleghi parlano tedesco, avrei  l’opportunità di fare pratica ma come avevo detto prima, sono un po’ pigra! Parlare direttamente con loro in inglese per me risulta più facile. Voglio veramente cambiare questa situazione, a partire da oggi scriverò almeno un breve l’articolo in entrambe le lingue.


Hallo Zusammen!

Ehrlich gesagt, ich bin faul! Ich verbessere nie meine Stufe , weil ich immer gleiche Wörter benutze wahrend meiner Arbeit deswegen sehe Ich keine verbesserung von den Sprachkenntnissen. Ich habe mir entschieden jeden Tag eine kurze Artikel zu schreiben aber nicht nur auf italienisch sondern auch auf deutsch. Ich möchte meine Stufe in beiden Sprachen verbessern. Meine Kollegen können Deutsch sprechen und Ich habe diese Möglichkeit zu üben aber wie gesagt, ich bin faul! Sprechen mit ihnen auf Englisch ist immer einfacher. Ich möchte wirklich die Situation andern, ab heute schreibe Ich mindestens eine kurze Artikel in beiden Sprachen.