22 Eylül 2018 Cumartesi

Napule, Napoli, Pizza

Pizzanın Napoli'de doğduğuna inanılır ve Napoliler pizza konusunda çok muhafazakardır, İtalyanlar zaten genel olarak yemek konusunda yeterince muhafazakarken siz düşünün Napoli de ki durumun ciddiyetini.
Üniversite sonrası Napoli'de bir dönem çalıştım ve yaşadım, öncesinde pizza yerdim ama Napoli'ye taşındıktan sonra pizza diye yediğim şeylerin aslında pizza olarak adlandırılamayacağını anladım.
İtalya'da her şehir ve bölgenin kendine özgü bir yemek kültürü var ve bu durum elbette pizza içinde geçerli. Her ne kadar pizzanın Napoli'de doğduğu ve Napoli tarzı pizzanın olması gereken yani gerçek pizza olduğu iddia edilse de, farklı şehirlerde farklı tarzda hazırlanan pizzalar görmek mümkün. Mesela Roma şehrinde pizza hamuru çok ince olur ve yerken çıtır çıtır bir cips yiyormuş gibi bir his uyandırır , kişisel olarak hiç hoşlanmadığım bir tarz, ben daha çok Napoli pizzasını seviyorum, hamuru ince ve kalın arasında , mutlaka ekşi mayadan yapılmış dolayısıyla sonrasında sindirimi kolay ve susuzluk yapmıyor.
Bu kısa girişten sonra Napoli ve civar şehirlerde ün salmış , pek çok gurme tarafından da dünyanın en iyisi olarak tanımlanmış benim de pizzalarını yediğim pizzacılar hakkında yorumlarımı paylaşacağım.

1.  Sorbillo
Napoli'de şehir merkezinde geleneksel Napoli pizzası yapan ve bu alanda çok başarılı , Italyanın başka şehirlerinde de ( Milan ) şubesi olan pizzacı. Rezervasyon yapmadıkları için açılma saatinden önce önünde kuyrukta beklemeniz gerekiyor, bekleme süresi en az 1 saat... Bir de sonradan benzer isimlerle türemiş çakma Sorbillolar var, isme tıkladığınızda açılan link orjinal olan.
Kızartılmış pizza seçeneği de var ( Kalori bombası fakat muhteşem bir lezzet Pizza fritta )

2. da Michele
Özellikle Eat , Pray and Love filminde Julia Roberts'in sahnesinden sonra çok fazla ün salmış geleneksel Napoli tarzı pizza yapan, Napoli merkez de bulunan pizzacı, pizzaları başarılı, her zaman çok kalabalık ve burada da rezervasyon seçeneği yok.

3. Pepe in Grani
Napoli'ye biraz uzak küçük bir şehir olan Caiazzo'da bulunan sadece akşam yemeği için açık  gelenekselin dışına çıkmış, çok lezzetli gurme içeriğe sahip muhteşem bir pizzacı. Fiyat bakımından Sorbillo ve Da Michele'den daha pahalı olsa da özel günlerde gidilebilecek, çok başarılı pizzalar yapan, ve sadece pizza yapan, dünyanın en iyi pizzacılarından biri. Rezervasyon yaptırmanız mümkün,  Aşağıda benim dün akşam yediğim kurutulmuş ve sarı domatesli, mozarella, fior di latte bulunan pizzası

Bir de rezervasyon yaptırmayıp bir umut kapıda bekleyen insanlar

Not:   Bir Italyan için içinde Ananas bulunan Hawai olarak adlandırılan pizza cinayet sebebi olabilir.
Not2: Bir de pizzaya ketçap ve mayonez sıkarak yemek sanıyorum sadece Türkler'e özgü bir durum.

8 Ağustos 2018 Çarşamba

Amori che non sanno stare al mondo

Francesca Comencini'nin yapımlarına hep önyargı ile yaklaşırım herhalde Gomorra'dan sonra onun isminin geçtiği bir yapımın kötü olabileceğini hayal edemiyorum.

Amori che non sanno stare al mondo ( Bu dünyaya ait olamayan aşk hikayeleri ) drama komedi dalında benim başarılı bulduğum ve cinsiyetçi dünyayı anlamak açısından çok beğendiğim bir film.

Claudia ile Flavio'nun yedi yıl süren ilişkisinin bitimi sonrası Flavio yoluna devam edebilirken Claudia için zaten son dönem de iyice obsesifleşen Flavio ve sonrası ayrılışı kabullenmek imkansızlaşır. Flavio yoluna kendinden çok daha genç bir kadınla devam ederken, Claudia eski bir öğrencisiyle homoseksüel bir ilişki yaşar fakat hiç bir zaman Flavio'yu unutamaz.

Filmde heteroseksüel kapitalist cinsiyetçi market eleştirisini de net bir şekilde görmek mümkün, zaten Flavio'nun erkek olarak kendisinden yaşça genç bir kadınla evlenmesi, Claudia'nın ise orta yaşlı bir kadın olarak kendinden yaşça genç 20li yaşlarında bir kadınla ilişki yaşaması bu gösterilen eleştirinin sağlaması.

Tavsiye ederim izleyin :)

21 Temmuz 2018 Cumartesi

Hollanda için Küçük Tavsiyeler, OV Chip Kaart ve niceleri

Yaklaşık 20 gün önce Krakow şehrinden Hollanda'ya taşındım, burada yaşama alışırken deneyimlediğim ve faydalı olabileceğini düşündüğüm bilgileri burada paylaşmak istiyorum,
İlk olarak toplu taşıma konusu biraz ilginç, Krakow'da yaşarken aldığım ( hatta çalışırken şirketin karşıladığı ) aylık kart ile tüm şehiriçi otobüs, tramvay ve trenleri kullanmam mümkündü ve
yakınlarım geldiğinde de onlara da 3-4 günlük ya da haftalık biletler alıyordum ve her seferinde bilet almaya gerek olmadan istediğimiz her yere gidebiliyorduk ki bu bileti herhangi bir bilet makinasından hızlıca alabiliyorduk. Almanya'da da Polonya'ya benzer bir sistem vardı, aylık hatta yıllık biletlerle tüm otobüs, Ubahn, Sbahn ve türevlerini kullanabiliyordum.

Neyse bu yazının amacı aslında Hollanda, maalesef burada şehir için aylık bilet sistemi yok , isterseniz yaşadığınız şehrin bağlı olduğu bölge / eyalet için aylık bilet alabiliyorsunuz ama bu hem çok gereksiz hem de çok pahalı. Eğer Hollanda'da uzun süre yaşayacaksınız OV Chip kart diye bir karta bavşurmanız gerekiyor , bunun için bir adet foto, Hollanda'da adresiniz ve isim/soyisim/ doğum tarihi gibi bilgilerinizi paylaşmanız gerekiyor, işlemi online olarak yapmanız mümkün fakat kartın gelmesi 10 gün falan sürebiliyor. kart geldiğinde kartınıza belirli bir para yükelmesi yaparak tren ya da otobüsleri kullanabiliyorsunuz, kartı kullanmak için içinde her seferinde en az 20 Euro olmak zorunda ve otobüse ya da trene binerken kartınız ile check in inerken de checkout yapmak durumundasınız eğer checkout yapmazsanız kartınız da ki 20 Euronun tamamı çekiliyor, checkout yaptığınız da gittiğiniz mesafeye göre miktar kartınızdan düşüyor, Chekin - Checkout makinaları şu şekilde:

Eğer OV Chip kaart'ınız yoksa her seferinde aldığınız tek gidişlik biletler 1 Euro daha pahalı ( 2018 fiyatları ) ve tek binişlik kartlar sadece kredi kartı / banka kartı ile alınabiliyor, otobüste şöför nakit para kabul etmiyor.  Ek olarak eğer yanlışlıkla kartınızı iki kez okutup tekrar checkin yaparsanız 5 dk için de hemen başka bir makinaya koşarak tekrar checkout yapmanız gerekiyor yoksa 20 Euronuzu kaybedebilirsiniz, evet bu benim başıma geldi ve sonrasında bilet ofisine gidip geriödeme talebinde bulundum orada dilekçe falan yazdılar ve 10 gün sonra banka hesabıma geri ödeme yapacaklarını söylediler. Görüldüğü gibi saçma sapan bir sistem her trene bindiğimde aman checkout yapmayı unutmayım tarzı küçük gerginlikler yaşıyorum ve çok pahalı. 

OV Chip Kaart'ı şu siteden alıyorsunuz:  OV Chip Kaart 
Fakat şöyle bir durum da var kartınıza seyahat durumunuza göre çeşitli indirimler satın alabilirsiniz, haftasonu tüm seyahatlarde yüzde 40 , yoğın saatler de yüzde 20 indrim gibi , bunun için seçtiğiniz tarifeye göre aylık ödeme yapmanız gerekiyor ve bu sadece banka kartı / kredi kartı ile yapılabiliyor, gördüğünüz gibi bu ülke de banka hesabınız yoksa yaşayamazsınız, indirim tarifelerine ulaşabileceğiniz site ise şu : OV Chip Kaart indirim seçenekleri

Eveet bütün bu eziyetten sonra biraz da tatlı durumlardan bahsedeyim, OV Chip Kaarttan bağımsız olarak Hollanda içi şehirlerarası seyahatleriniz de çeşitli promosyonları takip edebileceğiniz bir site var şu : https://www.spoordeelwinkel.nl/  buradan seçtiğiniz 2 şehir arası gidiş dönüş bileti ve yanında gittiğiniz şehir de bulunan otelde fiyata dahil konaklama , bir mekan da bira ya da öğlen yemeği falan gibi pek çok şeçenek bulmanız mümkün. 

Benim kullandıklarım ( 2018 yılı fiyaları ) ve bu tarifelere sürekli yenileniyor,

Lahey ( Den Haag ) gidiş- dönüş bileti ve otel , Otel çok iyiydi, tren istasyonuna çok yakın, merkezi ve açık büfe kahvaltı.

Utrecht , gidip-dönüş bileti, kahvaltı, kahvaltıyı aldığıma pişman oldum çünkü orada Simit Dünyası var :)  -  19 Euro 

Amsterdam, gidiş-dönüş bileti ve ücretsiz 4 çeşit bira tadımı - 19 Euro - Pub çok güzeldi , merkezi ve yeni insanlarla tanışabileceğiniz bir ortam :)






18 Temmuz 2018 Çarşamba

L'essere Umano Ideale ( La Citta Ideale )


Toprak olmadığı zaman hayat olur mu?
- Olmaz.

Mevlana'nın doğa sevgisi herkes tarafından bilinen bir durumdur zaten kendisinin deyişlerine baktığımız da insanın hakikatini tanımlayan beş unsurdan birinin de toprak olduğunu görebiliriz. Kendisi tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi olmaktan bahsederken toprağın insana can , enerji veren vazgeçilmez olma durumuna değinmiştir.  Toprağın karakterini taşıyan kimse kavgaya, isyana başvurmaz çünkü toprak can, huzur verendir. 

Daha önce başka bir yazımda Jared Diamond'ın Çöküş ve Tüfek, Mikrop ve Çelik adlı kitaplarından bahsetmiş, ekolojik yıkımlardan doğan sosyal ve siyasal çöküşlere değinmiştim. ( Bknz: Ekolojik yıkımlardan doğan sosyal ve siyasal çöküşler)  Bugün dünya da varolan tüm bu sorunlar , bitmek bilmeyen kavgalar, savaşlar Jared Diamond'ın da anlatmaya çalıştığı şekilde doğanın yokedilişiyle ilişkilildir. Peki doğayı bu denli katleden bunca vahşete sebep olan bu insanların kaçı Mevla'nın bahsettiği toprağın karakterini kendisinde taşımaktadır?

Aslında bu yazıya başlarken Mevlana'nın doğa sevigi ve Jared Diamond'ın doğa- toplum bilimci araştırmalarını kullanarak genel bir çıkarım da bulunmak istemiştim. Fakat bunun o kadar olay olmadığını Jared Diamond'ın da kitabında bahsettiği Dominik Cumhuriyeti örneği ile daha iyi anladım.  Başbakan Balaguer diktatörlüğü döneminde çok keskin çevre politikaları uygulanmış hatta kaçak ağaç kesimi yapan pek çok ormancı öldürülüp, ormanlık alanlarda ki gecekondulaşma yokedilmiş. Bugün, Balaguger 30 yıl iktidarda kalan zalim bir diktatör olarak anılıyor. Her ne kadar uyguladığı katı çevre politikalarıyla , Dominik Cumhuriyeti'nin aynı adayı paylaştığı Haiti kadar kurtarılamayacak derece de çöküşe sürüklenmemesinde önemli bir rol oynasa da bu durum yine de kendisinin diktatörlük ve çevre politikaları dışında yarattığı despotik düzen gerçeğini değiştirmiyor. 

Pek çoğumuz için "GRİ" ulaşılması çok zor bir renk. Çevremiz de olup bitenleri , insanları, olayları iyi ve kötü yani siyah ve beyaz olarak yargılamak beynimizde otomatize olmuş bir durum. Öyle ki doğayı kurtarmak için katı politakalar uygulayan, doğasever denebilecek bir kişinin aynı zamanda yıllar boyunca kendisine rakip olabilecek diğer siyasetçilerin faili meçhul ölümlerinden de sorumlu olabileceğini düşünemiyoruz. Bu durumda insan doğasını ve eylemlerini ne derece genelleyebiliriz?  Sadece "iyi niyetli" insanlar mı doğaseverdir, despot bir diktatör doğayı korumaya çalışırsa ne olur?  Siyah ve beyazın ara tonlarını görebilmek GRİnin varlığını kavrayabilmek güç ama gerekli mi?

İtalyan rönasans döneminin sembollerinden bir eser olan "La Citta Ideale" geldi bir anda aklıma belki bu eserin analizinin iyi bir insan modeline evrimi de yukarda bahsettiğim iki halin yani doğayı sevmenin insanın varoluşunun getirdiği bir durumdan kaynaklanması bizim tek kurtuluşumuz olabilir.














13 Temmuz 2018 Cuma

Berlin Berlin

Haftasonu hem Almanya'da yüksek lisans yaparken tanıştığım arkadaşlarımı görmek hem de biraz kafa dağıtmak için Berlin'e gittim. Berlin'in yeri benim için hep çok özel, her gittiğim de beni büyülemeyi başaran tatlı bir şehir. Şimdi bir de Hollanda'ya taşındığım için buradan oraya tek trenle 4 saatte gitme şansını da yakaladım, muhteşem bir şey!
Neyse şimdi iki mekan tavsiyesinde bulunayım da yazımın bir amacı olsun,

1. Klunkerkranich

Hem müzik dinleyip hem tüm Berlin'i görebileceğiniz, yaz aylarında muhteşem ötesi olan 5 euro giriş ücretli (2018 yılı ) genelde çok kalabalık olsa da mutlaka gidilesi harika bir yer,


2. Adana Grillhaus

Ben bir gurbetçi olduğum ve yaklaşık 8 senedir Türkiye'den uzak yaşadığım için en çok özlemini çektiğim şeylerden birisi fasıl ortamı, rakı, mezeler , döner dışı lezzetli kebaplar falan. Elbette Berlin'de yaşasam böyle bir özlem için de olmam zira pek çok harika mekan mevcut. Fakat durum öyle olmadığı için Berlin'e gittiğim de arkadaşımın tavsiyesi ile Adana Grillhaus'a gittik kebaplar çok başarılı, mezeler iyi, masaya küçük- büyük yeni rakı, tekirdağ ya da ala rakı söyleyebiliyorsunuz.







6 Temmuz 2018 Cuma

Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı (C)

Cemal Süreyya çok doğru söylemiş dimi, gerçekten kahvaltı ve mutluluk arasında net bir bağlantı var, bilimsel bir çalışma yapılmış mı bilemiyorum ama kendi kişisel gözlemlerim ve deneyimlerim bu tatlı bağlantıyı çok doğruluyor, lafı çok uzatmadan Krakow'da en sevdiğim kahvaltı mekanlarını paylaşmak istiyorum,

1. BAL
Schindler's Fabrikasından 5dk yürüme mesafesinde olmasına rağmen sanki biraz gizli bir mekan ve genelde turistlerin pek olmadıgı muhteşem ötesi kahvaltı menüsüne sahip biraz gurme ve aynı zamanda doyurucu  kahvaltı setlerini gayet uygun fiyata sunan vegan/vejeteryan dostu bir restorant,
Krakow'a turist olarak geldiyseniz belki merkezde ki göstereşli yerler daha ilgi çekici olabilir ama uzun süre kalmayı planlayanlar ve / ya ilk gelişi olmayanlar kesinlikle gitmeli,

İlginç bir şekilde menülerinde menemen ve şakşuka bile var :)




Adres: Slursarka 9

2. CHARLOTTE

Muhteşem ötesi ev yapımı marmelat çeşitlerini kaşık kaşık yeme imkanı sunan ( ama yapmayın :D ) maalesef sürekli aşırı kalabalık ve çok turistik olmasına rağmen hala abartlı fiyatları olmayan Krakow'a gelen herkesi belki hafta için daha az yoğunluk olan bir saatte gidebileceği Szczpanski meydanında gayet merkezi bir cafe. Kahvaltı günün her saati sunuluyor,


Adres: Plac Szczepanski 2

3. KOLANKO no:6

Haftanın hergünü gayet çok çeşitli açık büfe kahvaltı yapabileceğiniz, yahudi mahallesi Kazmierz'in tam merkezinde , rezervasyonsuz dahi gitseniz yer bulmakta zorluk çekmeyeceğiniz sakin güzel bir kafe, 2018 yılı açık büfe fiyatı 20zl.




Adres: Jozefa 17, Krakow

4. FITAGAIN
Charlotte'a kahvaltıya gitmek isterken oranın tadilat dolayısıyla kapalı olduğunu öğrendikten sonra tesadüfen bulduğum vegan/vejeteryan dostu , çeşit çeşit kahvatı menülerine sahip, kahve konusunda başarılı , ana meydana çok yakın olmasına rağmen gayet uygun fiyatlı güzel bir kafe,
Adres: Szcepanska 7

5. CHEDER

Ortadoğu / Yahudi mutfağından pek çok çeşit bulabileceğiniz kakule'li türk kahvesi ( İsrail ya da Arap Kahvesi olarak isimlendirilmiş menü de ) ve humus konusunda çok başarılı yer masasında oturmanın mümkün olduğu çok tatlı bir kafe,



Smacznego, Afiyet olsun, Buonapetito, Guten Apetit, Enjoy.