Noel dönemi tatili sebebiyle bir
kaç gün evdeydim, geçmişte hep bir yerlere gitme planlarım olurdu, bir gün bile
tatil olsa bunu değerlendirmek farklı yerler görmek isterdim , ama artık eskisi
gibi çok hevesli değilim zaten Avrupa'da görmediğim yer kalmadı denebilir ve
eskisi kadar çok para kazanmıyorum , Hollanda pahalılığı da cabası :D
Neyse
belki de 30 ve sonrası böyledir hayat, kendimle vakit geçirmekten daha çok zevk
alıyorum sanki hala gezmeyi seviyorum ama koşuşturma olmadan...
Bu bir kaç günde biriktirdiğim filmleri de
izledim burada biraz onlardan bahsedeceğim, hani şu 3 saatlik falan ödüllü
sıkıcı olduğunu düşünüp izlemediğimiz ama izlememiz gerektiğini düşündüğümüz
tarzda olanlar, işte onlardan baya izledim , burada beni etkileyen farklı bulduğum
3 tanesini paylaşacağım..
1. Werk Ohne Autor ( Never
Look Away )
İzlediğim
filmler arasında beni en çok etkileyen film buydu diyebilirim, film bölünmüş
Almanya'yı , Doğu ve Batı'da yaşananları bu farklılığın sanat üzerinde etkisini
muhteşem bir şekilde anlatıyor. Aslında sadece sanat değil sosyolojik olarak
toplum üzerinde etkisi holistik açından ise insan doğasının çeşitliliğini ve
değişkenliğini görebiliyoruz. Her zaman Nazilerin dünyanın en kötü insanları
olduğuna inandım , genelde Holywood yapımı filmlerde Nazi partisinin eylemleri
sadece Yahudi soykırımı bazlı görüyoruz, bu filmde farklı olarak Naziler'in
aslında aryan ırk oluşturmak için hasta ve psikolojik sorunlar yaşayan Almanlar'ı
da katledişi etkileyici bir şekilde anlatılıyor. Alman sanatçı Kurt Barnert'in
Doğu'dan Batı'ya kaçışı anlatılırken, Batı Almanya'sının da aslında yine pek
çok Holywood filminde gördüğümüz gibi berbat bir yer olmadığını da görüyoruz.
Cemal Meriç'in Bu Ülke isimli kitabında izmler ile alakalı yazdıklarıyla
bitirmek istiyorum ,bence bu filmde anlatılmak isteneni çok iyi tanımlıyor,
" İzm'ler idrakımıza giydirilen deli gömlekleri,itibarları menşe'lerinden geliyor..."
2. Testrol és Lélekrol
( On body and Soul )
Macaristan'da yaşarken bir iki
Macar filmi izlemiştim ama bu film izlediğim Macar filmler arasında en iyisi
diyebilirim. Sosyal hayata entegre olamayan iki kişi arasında sıradışı bir şekilde
başlayan aşkı anlatırken bir çok farklı konuda da farkındalığımızın artmasını
da sağlıyor. Filmde çok kan var ve bu beni çok etkiledi fakat film hakkında
yorumları okurken beni daha çok etkileyen durum pek çok kişinin Maria'nın
bileklerini kestiği sahneden nasıl etkilendiklerini söylemeseydi ( yazarken
fena oluyorum ) film bir mezbahada geçiyor, hayvanların kesiliş sahneleri tüm
çıplaklığıyla gösteriliyor ve bizi etkileyen Maria'nın kendini kesmesi ise
bizim insanlık olarak ciddi sorunlarımız var diyebilirim. Neyse, sizce
başkasıyla aynı rüyayı görmek mümkün mü ? Başarılı bir film sonunda Maria'nın
aşkı yaşamasına sevindim :)
3. Grans ( Border )
İsveç yapımı çok ilginç bir film,
bu hikaye nasıl ortaya çıktı bu nasıl bir yaratıcılık aklım almıyor. Filmi
sınıflandıramıyorum, aşk filmi desem diyemem ama aşk var fakat anlatılmak
istenen aşk değil aslında daha çok kötülüğün öğrenilen birşey olması olabilir
ve insan doğasının bencilliği , günümüzde " estetik" "
güzellik" algısı , pedofilinin miğde bulandırıcılığı, hayvan haklarına da
değinilmiş. Kendini kromozom hatası olarak hayatı boyunca çirkin bulan koklama
yetisi aşırı gelişmiş insanüstü özellikleri olan ana karakterin Trol olduğunu
keşfetmesi ve yaşadığı aşk sonra aşkını öldürmesi ve aralarında yaşananlar
çarpıcı bir şekilde anlatılmış. Trollerin cinsiyetsizliği de günümüzde ki
cinsiyetçiliğe bir gönderme niteliği, mitoloji de öyleler mi, emin değilim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder