2 Mayıs 2020 Cumartesi

Yönetici ya da Lider

Çokuluslu şirketlerin organizasyonel açıdan transformasyon geçirdiği şu dönemde , pek çok pozisyon ortadan kalkarken, geriye kalanlar ise rasyonel bir değişim içinde. Teknolojik gelişmeler ile otomasyonun süreçlere entegrasyonu dolayısıyla bazı pozisyonlar varlığını yitirsede bu durum dolaylı olarak doğası gereği var olmak durumunda kalan pozisyonlara ek sorumluluklar yüklüyor.
Şimdi somut bir örnekle netleştireyim , yaklaşık 5 senedir İK departmanında çalışıyorum , İK'da süreçlerin evrimi ve çalışma yöntemlerinde değişiklik , işin doğası gereği, pek kolay değil, tahmin ettiğiniz gibi iş kanunları , yasal zorunluluklar , yalınlaştırmayı ( lean ) yeterince sınırlandırıyor. Eski çalıştığım şirketlerin birinde İK altında sadece expat harcamalarından sorumlu bir sub-departman vardı ve orada çalışan iş arkadaşlarım expatların paylaştığı faturaları politkaya göre kontrol edip onaylayıp ödenmesini sağlıyordu, mesela diş macunu politikaya uygun geri ödeme yapılabilir-çünkü ağız kokusuyla toplantıya katılamazsınız :)) Neyse sonrasında bir yazılımla -robot- tüm faturaları sisteme yüklenen politkaya göre okumaya ve ödemesini gerçekleştirmeye başladı , insandan çok daha hızlı ve hata yapma olasılığı yok denebilir, bu durum doğal olarak bu pozisyonun ortadan kalkmasına neden oldu. Etkisi ise işe alım / terfi / işten çıkartma yapan bana oldu, robot faturaları okusa da , gelen karmaşık soruları yanıtlayamadığı için benim çalıştığım ekibin ek bir görevi daha oldu.
Holistik açıdan bu örneğin açıklayıcı olduğunu düşünüyorum. Peki böyle bir değişim durumunda değişim sürecinin yönetimi ve sonrasında uygulanabilirliğinde en önemli nokta nedir ? Elbette yönetici ya da liderdir. Yönetici ya da lider yazdım çünkü bu yazı da bu ikisi arasında ki farklardan bahsetmek istiyorum.

Şirketler devletler gibidir, devleterde demokratik kültürün düzeyi kanun yapıcılardan çok devlet başkanları, milletvekilleri , başbakanların belirlediği , istediği şekildedir ve yargının siyasallaşması da bu sebeple olabilecek en kötü durumdur. Şirketlerde ise yönetici/ liderlerin ekiplerine karşı tutum ve davranışları, şirket politikalarını uygulayış biçimleri şirket kültürünü belirler, burada eklemek istediğim not İK olarak politkaya uygunluğunu kontrol etme özgürlüğü de despot şirketlerde sınırlıdır. Evet despot devletler olduğu gibi despot şirketler de vardır. Şirket kültürünü belirler dedim bu konunun detayına göre burada girmeyeceğim, Aristo'nun yönetimi anlayışını okumanızı tavisye ederek konudan sapmak istemiyorum, yeterince lafı uzattım yine.

Forbes'dan alıntı yaparak yönetici , lider farkını listeleyeceğim ve kendi fikirlerimle sonuca bağlayıp ve yukarda özetlediğim güncel durumda kendimce ideali tanımlamaya çabalayacağım,

1. Liderler vizyon belirler, yöneticiler hedef belirler.

Bunu daha da açacak olursak liderler daha çok ilham vericiyken, yöneticiler daha çok hedef koyucudur, yani liderler size ne yapmanız gerektğini adım adım açıklamaz ya da  bu detaya sahip değildir sadece buna nasıl bir vizyon ile ulaşmalısınızı ana hatlarıyla çizerler, genelde çok iyi konuşurlar ve konuşmaları etkileyicidir.. Burada benim en çok eleştirdiğim nokta liderlerin operasyonel bilgiden yoksunluğu, birşeyi ana hatlarıyla bilip detayları anlamadan boş konuşmalarla ilham vermenin herhangi etkileyiciliği olduğunu düşünmüyorum. Gözlemlerime göre de bir liderin ilham vericiliği onu sağlam operasyonel bilgi ile dolduruğunda bir anlam ifade ediyor. Bu aşamada da her zaman liderlerin takım içi kıdemli kişilerden seçilmesi gerektiğini savunuyorum ama elbette liderlik yetilerine sahip olan birisi olmalı, yani sadece işi bilmek yeterli olmuyor.

2. Liderler risk alır, yöneticiler varolan durumu kontrol altında tutar.

Liderler için operasyonel hatalar büyük anlam taşımaz ve başarı yolunda atılan bir adım olarak algılanırken, yöneticiler için bu durum böyle değildir. 1. maddede ifade ettiğim şekilde zaten lider olarak detayını bilmediğiniz bir konuda yapılan hatanın doğurabileceği sonuçlardan da çok haberdar olamazsınız ve buna istemsizce büyük çerçeveden bakıp istatiksel bir değerlendirme ile konuyu kapatırsınız. Yöneticiler ise aynı zamanda işi bilen insanlar olduğu için sorunun nedenini ve sonuçlarını analiz edip bir daha tekrarlanmaması için sürece ek süreçler , kontrol mekanizmaları eklemeye çalışırlar.

3. Liderler değişime açık, yöneticiler statükocudur.

Liderler için iş süreçlerini değiştirmek , ya da raporlarından gelen böyle bir teklifi kabul edip uygulamaya geçmek , yöneticilere göre çok daha kolaydır. Liderler 2. madde de ifade ettiğim gibi risk alırlar ve değişim hata doğursa bile buna büyük anlam yüklemezler. Yöneticiler operasyonel açıdan bilgili oldukları için sürecin başka bir şekilde ilerleyebileceğini düşünmekte zorlanırlar yani genelde daha muhafazakar davranırlar. Bu ilginç bir konu bazı şirketler işe alım süreçlerinde bazı pozisyonlarda özellikle hiç deneyimi olmayan kişileri tercih eder mesela çünkü hiç bilgi sahibi olmadığınız bir konuda , ilk kez anlatıldığında daha fazla sorgulayıcı olabilirsiniz ve zaten o pozisyonda 2/3 senedir çalışan insana göre bir anda farklı bakış açısı ile devrimsel bir gelişim gösterebilirsiniz.

4.  Liderler göz önündedir, yöneticiler ise daha arka plandadır.

Liderler zaten etkileyici konuşmacı oldukları için işin şirket içinde daha çok gözönündedirler, ilham vericiliklerini bu şekilde sağlamlaştırmaya çalışırlar yöneticiler ise süreç odaklı oldukları için böyle bir gayeleri yoktur.

Forbes'ta farklı maddeler vardı ama çok anlamlı bulmadığım için eklemedim ve eklediklerimi de kendi fikirlerimle açıkladım, genel anlamda liderlik yöneticiliğin bir üstü olarak görülse de bu fikre katılmıyorum, ya da öyle kabul edildiği organizasyonel yapılarda liderlerin yöneticilik yetilerine de sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Bazen çok ilham verici olmaya çalışmanın empati kurabilme yeteneğini örselediğini düşünüyorum ve ekibinin tam olarak ne yaptığını bilmeyen liderlerin herhangi bir eskale durumunda çok etkisiz kalıp ekibe gereğinden fazla stres yüklediği kanısındayım. İyi bir liderin aynı zamanda ekibinde çalışanların kapasitleri ve hangi koşulda işi nasıl yürütebilecekleri hakkında yeterli bilgiye sahip olması , bunu anlayabilmesi ve adeleti de buna göre sağlaması gerektiğini düşünüyorum ve bunun ancak analitik düşünebilme ve despotik olmayan şirket kültüründe mümkün olduğu bilincindeyim. Despotik olmama durumunun adeletin eşitler ve daha eşitler ( bknz: Animal Farm- George Orwell ) şeklinde sınıflandırılmadığı, herkesin sadece yaptığı işe göre değerlendirip hakettiğini aldığı durumlarda mümkün olduğunu düşünüyorum.

Cümleler çok fazla uzun oldu takibi ne kadar kolay emin değilim ama elimden geldiğince kısaltmaya çalıştım, siz de aslında bütünsel açıdan bakıp herşeyin birbirine ne kadar çok benzediğini görüyor musunuz ?

Kaynakça:
Forbes
George Orwel , Animal Farm
https://insanveinsan.org/guz-2016/antik-yunan-siyasal-dusunusunde-insan-dogasi-ve-toplum-anlayisi-platon-ve-aristoteles.pdf









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder